HALK SAĞLIĞI, ÖZEL SEKTÖRE BIRAKILACAK BİR İŞ DEĞİLDİR

DR. NURİYE ORTAYLI:  “PANDEMİ KOŞULLARINDA AŞI OLMAK ELZEM.
HALK SAĞLIĞI ÖZEL SEKTÖRE BIRAKILACAK BİR İŞ DEĞİLDİR.”
(Spotify Podcast'te söyleşimizi dinlemek için başlığı tıklayabilirsiniz.)


Pandeminin birinci yılını Mart ayında geride bırakırken salgın yönetimine dair yapılmayanlar ve yanlış yapılanları konuştuğumuz bölümün ardından Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Nuriye Ortaylı’yla aşıları, aşılama çalışmalarını ve uygulanmakta olan aşı politikasına dair merak edilenleri konuştuk.

Salgına dair kapalılık içinde bir yönetim anlayışı var ve böyle olunca sanki salgın hiç bitemeyecek gibi geliyor. Bu da daha çok kaygı veriyor bizlere, ne zaman bitecek ya da daha doğru bir tabirle ne zaman kontrol altına alınacak diye sürekli konuşulup duruyor uzadıkça süreç...

Bir kere bizim bütün kişisel verilerimiz online. Bakanlık bunları online görüyor, aldığınız reçeteye kadar, Türkiye’nin gayet iyi bir sağlık veri toplama alt yapısı var, bunlar Bakanlığa gidiyor, bize açıklanmıyor. Ne vatandaşlara, ne bu konuda araştırma yapmak isteyen akademisyenlere açıklanıyor. Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil. Sonra da hep beraber salgınla mücadele ediyoruz deniyor, hep beraber mücadele edeceksek bilgileri paylaşın. Bir yıl oldu hala yaşa bölünmüş olarak görmüyoruz verileri. Ayda bir basın toplantısında Bakan bir slayt gösteriyor, oradan anlamaya çalışıyoruz. Gençler, çocuklar ne kadar hastalanıyor, ne kadar ölüyor bu çok basit bir kırılım aslında, DSÖ’ye de böyle bildirmesi lazım, bütün ülkeler böyle bildiriyor, Türkiye bunu yapamayacak kadar aciz bir ülke mi yani, verisini toplayıp üç tane tabloya koyamayacak kadar. Bir gizlilik, bir saklama, böyle salgın yönetilmez. Salgın yönetiminin en temel unsuru güven ve şeffaflıktır.

Aşı da bile şimdi, bir takvim açıkla, tutturamayabilirsin o takvimi onun bir ayıbı yok veya aşı alırken Astra Zeneca’yı almıyoruz o kötü, öbürü şöyle, öyle değil, alamıyorsun, vermiyorlar, yok çünkü herkese yetmiyor, bu ayıp da değil, bütün dünya bu durumda, her yerde sıkıntı yaşanıyor, ne var bunu açıkça söyle. Biz baktık aşılara arkadaşlar, bir tek bunu bulduk, buna da şükür, inşallah öbürleri için de görüşüyoruz, dersin, bunda bir şey yok, anlaşılabilir bir şey. Dünyaya yetecek kadar aşı yok, birçok ülkede hiç aşılanma başlamamış. Amerika’da bizden daha çok aşı var, ne yapalım yani onlar da baştan tonla para verdiler, milyar dolarlar yatırdılar bu işlere, onun için onlarda çok var. Doğruları söylemekte bir şey yok, vaka sayıları artıyor, bunu söyle ki herkes ayağını denk alsın.

Aşı konusunda, bir “aşı karşıtlığı” da var tüm dünyada, geçmişte çocuk aşılarına karşı da böyleydi, çocukların gelişimini engellemesi için yapılıyor denmişti, doğurganlığımızın kırılması için denmişti, hatta ırkımızın kırılması için vs böyle çeşitli söylentiler, komplo teorileri vardı. Klasik aşı karşıtlarını Covid sürecinde ilk başlarda sanki çok da ortalarda görmedik, bu tarz karşı çıkışları. Daha sessiz kaldılar sanki bilmem katılır mısınız ama bu bilinmezliğin etkisiyle mi bilemiyorum ancak sonuçta ölüm var ucunda, hastalığın seyri ciddi bir süreç. Her koşulda aşıyı reddeden kesim var, bir de “aşı tereddüdü” var. Bu aşı karşıtlarının görece sessiz kalmalarını neye bağlıyorsunuz?

Aslında çok sessiz değiller, aşılar ruhsat bile almadan önce çok dolaşıyorlardı ortada videolarda. Var onlar, yok bu aşı genlerimizi bozacak, yok bunun arkasında Bill Gates var, aşıya para veriyor ya ondan, böyle şeyler ortalarda dolandı. Bir de yeterli aşı yok zaten ortada, her isteyen de aşı olamadığı için, zorlayan da yok aşı olun diye. Ama aşılamanın başında bizim meslektaşların çoğu panik oldu bu aşı karşıtları ortaya dökülünce. Ben de hiç merak etmeyin aşı gelince olacaklar görürsünüz, dedim. Çünkü sizin dediğiniz de var,
bu ölümcül bir hastalık. Ancak tabi sisteme çok derin güvensizlik duyan insanlar var, onlar yine yaptırmazlar ama onlar nüfusun çok az bir kısmı… Esas önemli olan aşı tereddütü. Orada da insanlar çok haklılar, bizde süreç iyi yönetilmedi, Bakan her gün birbiriyle çelişen şeyler söyledi, bir gün bir aşıyı kötüledi, ertesi gün o aşı için görüşme yaptığını söyledi. Sinovac’la ilgili klinik çalışmanın canına okudular, önceden, erkenden sonuç açıklayarak, hiç usulüne uygun olmayan hatalı işler yaptılar. Doğru düzgün veri çıkmayacak o yüzden faz 3’ten Sinovac’ta, bozdular çünkü çalışmayı disiplinsizlik yaparak. Net olmak lazım, açık olmak lazım, dürüst olmak lazım. Bence FDA’nın bu konuda izlediği tutum çok iyi, onlar zaten her ilaç her aşı için ince eleyip sık dokurlar, ama bu sefer özellikle bütün bu süreçleri çok şeffaf yürüttüler. Normalde vatandaşın hiçbir şey anlamayacağı ve dolayısıyla da katılmayacağı bilimsel kurul tartışma toplantısını bile herkese açık online yaptılar, isteyen girsin dinlesin diye, orada gizli bir şey konuşulmuyor anlamında… Toplantıya katılıp FDA’daki bilim kurulu nasıl akıl yürütüyor, verinin neresini eksik, neresini iyi buluyor bunları görüp inceleyebiliyorsunuz. Her şeyi çok şeffaf yaptılar bu adı geçen üç aşı; Moderna ve Biontech Pfizer aşısı… Oxford-Astra Zeneca aşısı bir miktar çünkü onların bir takım hataları oldu çalışmaları esnasında ama en azından bu hataları da açıkladılar açık yüreklilikle, biz şunu yanlış yapmışız, diye çalışmayı yürütürken. Bu önemli. Birçok insan da kendi karar veremiyorsa hekimine soruyor, bu işle ilgilendiğini düşündüğü birine soruyor. Mesela Sinovac’la ilgili bana soru sorduklarında ben cevap veremiyorum çünkü yok görmedim veriyi, basın açıklamaları var elimde. Pandemi koşullarında aşı olmak elzem. İşe yarayacak bir aşı varsa bunu olmak lazım. Özellikle de ağır bir yan etkisi yoksa, öyle gibi duruyor Sinovac, duyduğumuz kadarıyla, gördüğümüz bir şey yok da. Bari veri toplasalar bu arada, yok verisi 65 yaş üstünün…

Sonuçta bir takım güvensizlik yaratan yaklaşımlar olsa da pandemi sürecinde mutlaka aşı olunması gerektiğini vurguluyorsunuz.

Çünkü etkili birçok aşı var, ihtimal Sinovac da öyle, yazık oldu aceleci partnerlerin elinde 2-3 hafta bekleyemediler sonuçlar çıksın diye. Az bile koruyor olsa ki Sinovac’la ilgili en önemli endişemiz o, koruyuculuğu az olabilir, bu basın açıklamalarından öğrendiğimiz. Az bile koruyor olsa sıfırdan iyidir diye düşünmek lazım.

Aşının muhteviyatına ilişkin de tereddütte olan insanlar var, içindeki maddelerin etkisine dair…

O hiç önemli değil biliyor musunuz.

İnsanların aşılara ya karşı ya da tereddütlü olması eskiden sanki kırsal kesimde daha çok konuşulur,dillendirilirdi. Şimdi bakıyoruz yüksek eğitim seviyesindeki insanlar tarafından da dile getiriliyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Sonuçta kapitalist bir sistemin içindeyiz ve kâr amaçlı işler yapılıyor. Aslında tarihe bakarsanız da ilaç geliştirme konusunda ciddi hatalar yapıldığı olmuş, ciddi zarar görmüş insanlar bu yüzden. Ama şunu söyleyebilirim, bütün o acı tecrübelerden de dersler çıkarılmış, yeni kurallar eklenmiş. Bir kısmına şahit oldu kamuoyu pandemi sırasında aşı geliştirmenin, çok kompleks bir süreçtir. Ve çok sıkı denetlenir, kuralları vardır, ayin gibidir, yani bir yerini yanlış yaptın, olmadı boz, baştan yap şeklinde işler süreç… Şimdi pandemi var diye ruhsat ajansları biraz hoşgörülü davranıyorlar, yardım ediyorlar. Normalde, bu olmamış, sen git faz 3’ünü yeniden yap gel, derler. Halbuki şimdi veriye tek tek bakılıyor, eksik olan yerleri, işe yarayabilecek kısımları, hangi kısmını yenileyebilirler vs gibi ek çalışma yapmaları için bunlar çıkıyor. Biraz hoşgörülü davranılıyor ama buna rağmen çok kompleks bir süreç. Bir aşının ya da bir ilacın etkili, güvenli olduğunu gösterebilmek için birçok prosesten geçiriliyor, binlerce insan üzerinde deneniyor ve o denemeler desana verdim ilacı güle güle,şeklinde değil. O insanlar çok sıkı takip ediliyor, birçok testler yapılıyor, ilgili ilgisiz her şeye bakılıyor. Mesela belki duymuşsunuzdur Avustralya’da bir şirketin geliştirdiği aşı, faz 3’te iken, üstelik üretimine başlanmışken yani aynen Pfizer gibi gelecekken tamamen iptal edildi. Neden? Tek bir nedenle, HIV testi yalancı olarak pozitifleştiriyormuş. Şimdi ne alaka HIV ile koronavirüs diyeceksiniz, çalışmaya katılan herkese HIV testi de yapılıyor çünkü hem çalışmanın başında hem ortasında. Birçok teste bakılıyor, karaciğer fonksiyonlarına, kan değerlerine, böbrek fonksiyonlarına bakılıyor, bakılıyor da bakılıyor, bunlardan herhangi birisinde bir etki olabilir mi diye… Üstelik çalışmaya katılan insanlardan herhangi biri çok alakalı görünmeyen en ufak bir şikayetle bile gelse çalışma kliniğine, onlar çok ciddi araştırılıyor, altında yatan sebepleri bulmak üzere. Düzenli olarak takip ediliyorlar, hemşire telefon ediyor, soruyor. Düzenli olarak kontrole de geliyorlar. Onun için klinik çalışma çok önemli, klinik çalışmadan geçerek kullanıma sunulması. Sonuçta şunu söyleyeceğim, tamam insanların tereddütlerine ben hak veriyorum, kuşku duymak yanlış bir şey değil. Ama bu işlerin içinden gelen bir insan olarak şunu da biliyorum, ben de uzun süre ilaç araştırmalarında çalıştım, çok kurallar var, bu kuralları atlamak isteyenler de var tabi, ama o kadar kolay değil. Kuralları atlamanıza izin vermezler.Siz vicdansız olsanız bile yakalanırsınız ve o noktada bütün mesleki hayatınız biter. Onun için ilaç şirketleri o kurallara uyarak yapıyorlar işi. Hatta belki dikkat etmişsinizdir, Pfizer-Biontech itiraz etti.

Şimdi onu soracaktım.

Benim verim sadece iki hafta arayla uygulama için, siz üç hafta için açıyorsunuz, ben bunun sorumluluğunu almam, dedi. Sistem ona zorluyor çünkü, sorumlu, bir sorumluluğu var. İşler onun söylediği, ilan ettiği gibi çıkmazsa çok pahalıya patlar bu Pfizer’a.

Yani o kadar kolay değil kalem oynatmak ilaç veya aşı geliştirme süreçlerinde?

Değil, değil. Hatta ben size şunu söyleyeyim, çok kızdım bu Sinovac aşı çalışmasının böyle paldır küldür kuralına aykırı bir şekilde bitirilmesine ancak orada bile yine veri var, Türkiye’de toplanmış, iki bine yakın insan var, Brezilya’da toplanmış on bine yakın çalışma var ama kitabına uygun değil, bu işin istatistiki olarak hesaplanan kısmı daha büyük. Gönül isterdi ki birkaç hafta daha sabırları olup da doğru düzgün o işleri yapsalardı. Bilmiyorum, belki şirketin uluslararası çalışma yapma konusunda fazla tecrübesi yok, iyi denetleyemedi bu merkezleri. Bunlar tabi iyi işaretler değil ancak bir yandan da şunu düşündürtüyor insana; en azından güvenlik açısından çok da majör bir problem yok, etkinliği de bir miktar koruyor, tam koruma yüzdesi konusunda çeşitli anlaşmazlıklar var ama dediğim gibi elimizde başka aşı olmadığı koşullarda hiç yoktan iyidir diye düşünmek lazım.

Bir ara bu aşılama işinin özel ilaç şirketlerine verilmesi de tartışıldı biliyorsunuz, sürecin daha çabuk ve daha sağlıklı yürütüleceği öne sürülerek bu işi özel ilaç şirketleri yapsın görüşü de dillendirildi. Bu tartışmalara nasıl yaklaştınız?

Bir kere pandemi sırasında bir aşılama yapılacaksa bunu devletin yapması lazım, hele bazı aşıların parayla satılması falan iyice korkunç olur. Ben size şunu söyleyeyim, geçenlerde eski bir turizm bakanı bir yayında söylüyordu, biz turizmcilere teklif geldi, biz aşıyı satın alabiliriz diyor, burada Antalya’da yaparız, insanlar gelir aşısını olur gider, on beş gün de otelde kalır diyor, kendince böyle bir çözüm geliştirmiş, bu dehşetengiz bir şey. Hangi firma, kim veriyor, orada böyle karaborsalar, sahte aşı pazarları bunların hepsi olur. Bu olacak bir şey değil. Aşı çeşidi geldiğinde Türkiye’ye mesela Pfizer-Biontech, bunu yine plan program içinde belli gruplara, örneğin kronik hastalıklardan şunda şunda denendi Pfizer’in aşısı, o zaman kronik hastalığı olan vatandaşlara bu aşıyı yapıyoruz veya 65 yaş üstü verisi olan bir aşımız olsaydı bu yaş grubunu, yaşlıları onunla aşılıyoruz gibi seçimler yapmak mümkün olabilir ancak bunları yine merkezi planlamak lazım. Bu pandemi bize çok net bir şekilde şunu gösterdi: Halk sağlığı öyle özel sektöre bırakılacak bir iş değil. Amerika’nın bu süreçte başına gelen felaketlerin en önemli nedeni çok özelleşmiş bir yapı olması ve merkezi bir planlamanın mümkün olmaması, hiç iyi olmuyor pandemi gibi bir krizle mücadele etmekte… Onun için aşılamanın bu şekilde yapılması lazım. Bir tek beni şu endişelendiriyor, 65 yaş üstüne henüz üç milyon aşı yapıldı. Demek ki 75 yaşın üzerinde aşı yaptırmayan önemli oranda insan var bu çok endişe verici. Sağlık personelinin çoğunun aşı olduğunu biliyorum oradan çok az fire var ama 80 yaş üzeri zaten sağlık konusunda çok tereddütleri var hemen hepsinin ek hastalıkları olduğu için, ama bu aynı zamanda risklerinin de yüksek olduğu anlamına geliyor. Böyle verisi olmayan bir aşı olunca da 80yaş üzeri grubun tereddütleri arttı ve bu iyi bir şey değil tabi. Çünkü en çok korunması gereken grup onlar. Ölümleri azaltacaksak bu grupları korumamız lazım.

Nasıl ikna olur acaba o grup, aşı olabilmeleri için?

İşte onu diyorum bari aşıyı yaparken veri toplasalar yaşlılardan ve onu ilan etseler. Farkındaysanız çok da üstelemiyorlar gelin aşı olun diye, gelen gelsin gibi bir mantık var, bu da çok doğru değil. Çünkü elimizde sınırlı aşı var ve riski yüksek olanları katmaya çalışmamız lazım bir yandan. Ya da daha çok denetimden geçmiş bir aşı bulsunlar 80 yaş üzerine kabul etmeyenlere, belki onu olurlar. Çünkü nüfus çok değil, 80 yaş üstü 1 milyon insan var, onun da yarısı aşılandı Sinovac’la, yarısı da mesela Pfizer’la aşılanırsa kabul oranı belki yükselir diye düşünüyorum. Aşı tereddüdü geçirenler nüfusun tamamı içindebeni çok endişelendirmiyor ama yaşlılar üzerinde özellikle 80 yaş üstüyle özel olarak ilgilenmek, onlara bir çözüm bulmak gerekir.

Aşıların korumasına yönelik süreç nasıl işliyor? Aşılandıktan kaç gün sonra ve ne kadar süreyle koruyor?

Zaten birinci dozdan sonra yeterli koruma elde edilemediği için bağışıklık sistemine hatırlatma dozudur ikinci doz. Aynı aşıyı yapıyorsunuz, bağışıklık sistemine hatırlatıyorsunuz yeniden. Antikor oluşum tablolarına baktığınızda esas etki göstermeye başladığı zaman ikinci dozdan iki hafta sonra. Ama şunu da söyleyeyim, bu aşıda henüz şunu bilmiyoruz; ağır hastalığı engellediğini söylüyor Brezilya çalışması yüzde 100’e yakın, bizim Hacettepe’den gelen sınırlı sayıdaki verimiz de öyle söylüyor, ağır hastalığı inşallah engelleyecek zaten en çok korktuğumuz o değil mi, sağlık personeli de çok kaybettik, yaşlılardan da kaybettik. İnşallah yoğun bakımlık olmayacaklar, ölmeyecekler. Ama enfeksiyonu alıp geçirebilirler ve bulaştırabilirler hala. Belki de bulaştırmıyorlar, ama bilmiyoruz. Bunun verisi sonra çıkacak, sanıyorum önümüzdeki 4-5 ay içinde öğreneceğiz. Bu aşamada aşılı da olsa herkesin maske, mesafe, kalabalıktan ve kapalı alanlardan uzak durması lazım. Öbür türlü salgının önünü kesemeyiz daha nüfusun çoğunu aşılamadık. Gençler de ölüyor, içlerinde birçok kronik hastalığı olan genç var. Onun için salgınla mücadeleye aynı şiddette hatta daha şiddetli devam etmemiz lazım. Çünkü bir de şöyle bir risk var; nüfusun bir bölümünü aşılayıp diğer bölümünü aşılamazsanız, aşıya dirençli mutantların, varyantların ortalığa hâkim olmasını kolaylaştırırsınız. Sayıları da kontrol altında tutmanız lazım, tedbirlere aynen devam etmek lazım ki Ekim, Kasım’da gördüğümüz korkunç ölüm dalgasını bir daha görmeyelim diye umut ediyorum.

Toplumun tüm kesiminin aşılanması iki seneye mi yayılacak, nasıl bir süreç içinde yürür öngörmek, kestirmek mümkün mü?

Şu anki aşıların üretilme kapasitesi 2,5-3 milyar doz. Yani 2 milyara yakın insan aşılanabilecek bu sene, o da adil dağıtılmayacak gibi gözüküyor. Biz ortalarda bir yerlerdeyiz yani riskli gruplarımızı aşılayabileceğiz gibi görünüyor. Bazı ülkeler hiç aşıya ulaşamayacak, onun sıkıntısı da yaşanıyor bir yandan. Ama bu sene içinde üretim sınırlı görünüyor. Onun için bütün nüfusu aşılamayı beklemek çok gerçekçi değil. Ancak bir yandan da yeni aşılar da geliyor havuza, takip ediyorsunuzdur. Bir tanesi tek dozluk bir aşı, o ciddi bir avantaj. Sonbahara doğru belki daha çok iyimser olabiliriz, daha çok aşı alternatifi olabilir elimizde ama şu an hesaplanan kapasiteyle dünya nüfusunun ancak dörtte birini, beşte birini aşılayabileceğiz şayet üretimde problemler çıkmazsa. Bir de o var. Biyomedikal süreçlerde aksamalar olabilir çünkü. Koca bir seri üretirler, bozuk çıkar, bir şey olur çöpe gider. Bunları da beklemek lazım. Bizde de Bakan 50 milyon, 100 milyon diyor, onu da bir tutam tuzla dinlemek lazım. Çünkü çok zor, üretimi çok zahmetlidir inaktive virüs aşılarının, kapasiteyi artırmak hiç kolay değil. Onlar da 300 milyon doz üretebileceklerini söylediler, 100 milyonunu bize mi verecekler, bilmiyorum. Yani üretim süreçlerinde aksamalar olabilir. Ancak iyidir kötüdür yine de benim tahminim, en azından yaza kadar biz risk gruplarımızı aşılamış oluruz. Dediğim gibi bu aşı tereddüdü geçirenler nüfusun tamamı içinde beni çok endişelendirmiyor ama yaşlılar üzerinde özellikle 80 yaş üstüyle özel olarak ilgilenmek, onlara bir çözüm bulmak gerekir. Endişeleniyorlar çünkü genel sağlıkları çok iyi değil, haksız da değiller.

Aşılama süreci ve aşılar konusunda bilimin de sorgulanmasına dair ölçüsüzce bir yaklaşım da var, zaman zaman ölçüsünün kaçtığını gözlemliyoruz. Altını her daim çizmekte fayda var diye düşünüyorum, bilimden uzaklaşmadan ve sorgulama sürecinin de ölçüsünü kaçırmadan yapmak gerekiyor ki bu komplo teorileri, güvensizlik ortamı kırılmış olsun, aşılar daha fazla kitleye doğru bilgilerle ulaşsın.

Şöyle bir handikap var tabi, normalde bu süreçler yani herkes ağrı kesici, antibiyotik vs kullanıyor, onlar nasıl geliştiriliyor biliyor musunuz? Bu sıralar herkesin ilgisi olduğu için bu alana, bütün bu süreçler kamuoyunun çok önünde oluyor. Bu hem iyi bir şey hem de kötü bir şey, çünkü…

Bilen de bilmeyen de konuşuyor.

Hem o hem de mesela böyle olay oluyor: Astra Zeneca’nın çalışması durdurulmuş! Ya her klinik çalışma en az beş kere durdurulur. O ne demek, beklenmedik bir ciddi etki gözlenmiş, mesela birisi ölmüş. Kırk bin kişinin katıldığı çalışmada kimse ölmeyecek mi, ölür. Ama nedir, hemen etik kurul çalışmayı durdurur, o ölümün ne olduğu, neden olduğu iyice netleştirilinceye kadar çalışmaya yeni hasta alınmaz. Ancak bu aşı çalışmalarını herkes izlediği için olay oluyor. Veya geçenlerde bir haber çıktı, Norveç’te aşı olan 18 yaşlı ölmüş. Veya Pfizer aşısı yüz felci yapıyormuş, var, yüz felci olanların sayısı şirketin verdiği dosyanın içinde kaç kişi, ama normal nüfusta görülenden daha az. Yani kırk bin kişiye aşı yapıyorsanız tabi ki her türlü hastalık, kanser, ölüm, intihar, bunların hepsi olacak. Önemli olan normale göre artırıyor mu, ona bakmak lazım. Bilim insanları her zaman her konuda anlaşmazlar, anlaşmamaları gerekir zaten, öteki türlü bilim gelişmez. Ama tabi bu tartışmalar kamuoyunun önünde oluyor. İnsanlar da böyle hap gibi çözümler bekliyorlar, “Aaaa bunlar da bir konuda anlaşamıyor, kimin ne dediği belli değil” falan diyorlar, öyle değil işte, bizim için bu süreç normal. Anormal olan bütün bu tartışmaların kamuoyu önüne çıkmış olması. Bir de tabi şu da var maalesef, orada ben basına biraz da kabahat buluyorum, onların daha dikkatli olması lazım, şimdi pandemi gibi bir durum olunca bu, şöhret imkânı da sunuyor, herkes atladı, konuyu bilen de bilmeyen de. İlgili olan olmayan herkes yorumda bulunuyor. Biraz medyadaki arkadaşların da birilerini çağırırken bu insan kimdir, nedir, ne yapmıştır, diye biraz bakmaları lazım.

Her sektörde son yıllarda bir vasatlık hakim oldu maalesef, meslek gruplarında da böyle.

Kendileri de okumuyor, bir kere kendin de okuyacaksın o konuyla ilgili, o konuda kimler ne iş yapıyor bileceksin, gazetecinin en önemli özelliği çok sayıda insan tanımasıdır, kim nedir, ne kadar ciddidir bilmeli, hatta kişilik özelliklerini…

Öyle olunca iyiyi de seçebilme durumu olmuyor. Çok sayıda insan tanıması evet ancak doğru olanı da çekip çıkarabilmesi gerekiyor özellikle böyle süreçlerde.

Evet, evet. Nitekim bu işi iyi yapanlar var ama kötü yapanlar da fazla…

Son olarak aşılara ve aşılamaya dair bir kez daha vurgulayalım, özellikle aşıların yapılması gerektiğine dair, bir çekince, bir korku olmasın insanlarda ve sırası gelen gidip aşısını olsun ki pandemi ile mücadele sürecinde yol alalım, aynı yerde patinaj çekip durmayalım.

Bir de aşı da olsanız yine tedbirlere uymaya devam edelim.

Evet, aşı olduk, gevşeyelim, hasta olmayacağız, bulaştırmayacağız diye bir şey yok, daha az etkiyle süreci geçiriyoruz, bulaştırma durumumuz da olabiliyor. O nedenle aşı olduktan sonra da maske, mesafe ve hijyene, kalabalıklardan uzak durmaya dikkat etmek şart anlaşılan. Çok teşekkürler verdiğiniz bilgiler için.


Aylin ONART
Yeniden Merhaba Dergisi
Mayıs 2021

(Tüm yazılarımı Spotify, Anchor, Google ve Apple Podcast ile birlikte Youtube'ta sesimden dinleyebilirsiniz.) 

 



^ Sayfa Başına Dön